Bir Edebiyat Kasabıydı İnce de Belli

 

eteği belinde, gül de takmış

ince de belli  isteklerinin ucunda

dönüp durmasını istediği dünya

anbean iradesinin ucundan kaydığından

eksik kalan her oluklu duygu için

sünger gibi içiyor ve içiyor

ve çekiyor ve daha fazla çekiyordu

beyaz, siyah, ince ve derin gök-kuşağı tozu

altında altından bir dilek çeşmesi

tutarcasına sırtüstü uzanıp

yalan bekleyen

yüreği vardı sıktığında ruhunu

kan yerine “seni de seviyorum” diyecek

insanları yazan yaramazca

kendini ayıran arzularından  

öyle çok kadın kırmıştı ki

diplerinin acıyla kasılan bellerinde

kontrolünden çıkabilecek zevkten

acıya dönüşebilecek her şeyi

kitapları, defterleri, küpeleri, gülüşleri, sevişleri

görünenden görünmeyene

zaman kağıt gibi kestikçe

iltica eden ne varsa

– ki ölüm bunların hasır altı edilmiş ters-yüzüydü –

düşmekti zamandan nur topu yangını gibi

kar üstünde kırmızı kıvılcımlarla

dünyadan bel kıvırmak

kalemini, telefonunu, televizyonunu, arabasını ve yatağını

bırakabilmek dönmeyeceği dehlizlerle doldu

cismini bilmediği bir tapınakta

belki keşiş bile türetirdi

kaburgalarından kadın

uzağında bir dağ eteğinde

kaldığı hicranın yarlarını

suya devşirirken bitmez susuzluğunda

ismini tüketmek istediği her şey için

bir Adem öldürerek ters döndürürdü

gelişini dünyaya

ağaç, yılan ya da maymun ve evrim

meleklerinin öğrettiği tüm adları

hicranı bile unuturdu

zihnini kaybetmeye bilediği

gece yılanlı mesajları alınca

“kimsiniz tanıyamadım?”

diye cevap verirdi kendi yüzüne

yalan yapıştıran

afişçi bir adamdı o

görünmek için her dem

içini ters yüz etmesi zorunlu

bir edebiyat kasabıydı 

Resim: “When I’m not High On Cocaine” by SkyWheel  

Çok iyi çocuk sizi bekliyor...

error: Content is protected !!