Kalbi

o kadar çok kalbi vardı ki

unuttuğu kıyıda köşede

hem ışıkta hem leşte

kırılacak yerlerinden

birleştirince

tek bir dev yüreğe

döne döne yükselir derken

çokluğun hiçlik etmesi

birlikte onca zamanın yetmeyip

ansızın ve derinden yitmesi

ellerinde eriyen kar taneleriyken

yürüdü Naci çaresizlikle elelele 

beton benizli şehir tarlalarında

tohum saçan güleç bir çiftçi edasıyla

kalabalıklar arasında

gülümsemesine ket vurmadan

hiçbirinin tutmayacağını bilse de

dağıttıı hüznünü gözleriyle

yağmur kusan topraktı o

yaratıcısının kalbini kırmak pahasına

o kadar çok yaşam sürebilirdi ki!

nadastan kurtarabilse kendini

taş toprak çamur dolu gözleri

demir siluetlerin çeliksi tenlerinde

geri tepti parlak bir içlenmeyle

tanrıyı son kez reddetmiş gibi

sigara ve içki ve duadan kısık sesiyle

zinhar zındık içine kumsaldı

yankılandı kaya kabalığında su

binaların zor tuttuğu cam çığlığı

zincirlerinin metal tınısında

tekil kalabalığına vurdu da vurdu

neden bir insanım ben?

Naciye gülüyor, dudaklarına vuruyordu

“sus be çocuk adam,

her kelime adam olacak değil ya!

hangi söz tutabilmiş hangi insanı?”

topladı demirden yürek tozlarını tenden

Lodosa salıverdi…

Resim: Geoffrey Johnson

Çok iyi çocuk sizi bekliyor...

error: Content is protected !!