vücudunu işgal eden kadın
kılıklı yaraların
kızıl mor ruj izleri
avuçlarında ayaklarında
kanarken sen onlara
şarap diye kendini verdin
son damlana kadar emilirken
hüznün istiridye kabuklarından
teninin bebek pembesi
yeni doğumların dert damlası
yılgın damarlarından yürürken
ince çizgilerin gözlerine yağmuru
elin yüzünde yoğrulur Naci
melankoli Golgota tepesinde
bir kafatasında dünya dönüyor
kanatları kemikten kelebek
bir iskelet çizmişti sana
bir marangoz dükkanı
hayatın çivilerin mızrakların
tüm bulduğun o kalpsiz
aşıkların ahşapları
gıcırdarken içinde çin çin
geceleri geçmedikçe
yoklukları gerdikçe
ceylan derisi döşeklerinde saklı
yılan bir ölümün düşü
merdiven dayadığın bulut
o bordo çarmıhın arzı
dişi vampirlerine
sunduğun lahzalarında arzu
lokum beyazı kasıkların
ve şah damarından
hani daha yakındı?
kutsal ruh içerken seni sarhoş
iliklerinin ılık merhameti
seviştiğin kadar sevilemedin
asla tanrının oğlu Naci
sen de defalarca terk edildin!