üzerindeki görünmez ağırlık beyaz
kum denizlerinden bir gelenek
zamandan ağır peygamber eteklerinde
kıstırırken seni niyet geceleri
binlerce aç çocuğun kuru dudakları
günahları ayıklayan iri ama kırılgan
siyah giyinmiş sanki papaz tırnakları
ayları üzerine örtmüş imsakları
kovalarken uykunun taşlaşan korunaklarına
sığınacak kadar lokmalara muhtaç
çilesi sırf doğmak olan kara kıtanın
üfledikçe uçuşan karahindibaları
karışıyor mu tövbesiz ağız kokuna aczinde
tavaf ettiğin damak dediğin bir etten kubbe
görmediğini severken gördüğünü unutan
perdelerini kara sürmelerle çeken
ruhlarını kıpırdatmadan kullaşan
o ağzı açık ayran delisi Naci
solgun yüzünde izler derinleştikçe
çağırıyor musun gönlün cenazesine
iftardan sonra, teraviden hemen önce
nefsine yedirdiğin o haltları?
Görsel: Maya Bloch