sana söylediğim ne varsa
elbet biriyle gömülüyor kuş tüyleri
her gönlü gıdıklayan tutuşlarım
yalancı bir zafer seni gördüğüm
uçsuz bucaksız yükseklikte
karanlıkların bilmediği derinlikte
niyetleri okumak, bir plan, bir aydınlık
yol dahilinde titremeden yürümek
uzunca düş kurmak mümkün değil çünkü
herkesin farklı köşelerinde beliriyorum
bazen koskoca yuvarlak, ıslak
bazen dikenler, iğneler, çizgiler
bazıları nefret ediyor, bazıları seviyor
ve ürpertilerden bir yaratık
olduğumu bilemeyecek kadar yalnız
çünkü insan
geri döndüğüm her sefer düşünde beliriyorum
çünkü düş aralarında saklanmak kolay
vücudun bütünlüğe, adlara ihtiyacı yok
yüz bir ayrıntıdır hissine bağlı
kimi zaman makas oluyorum, kimi zaman taş
benimle ellerimden
kimi zaman kağıt senin bırakacağın ize göre
duvaklardan izinle çiçeklerce şekilleniyorum
fark etmek üzere olduğun bazı anlar çıkıyor
birden sevindiğinde, bir yerini kestiğinde
bir ismi unuttuğunda iki kişi yerine
kalbinle zihninin arasında başaklar dikiyorum
kupkuru denizler kuruyorum fark et diye sırf
zarfından çık sudan korkma, karanlığı bensiz
avuçlama diye, gece dediğin şehrin ciğerlerindeki
nefes, yıldızların tutamadığı, mesafe yok
sevmek için senle ben gerek, ikilik
sahip olmadığımız, içindeki bende kaldı
Görsel: “The lost Symbol” Mira Nedyalkova