bir minyatürün köşesine sıkışacak kadar
birkaç beden şekilsizden şekilsiz
bir adam kaplumbağa terbiyecisinden önce
elinde sopa yok ama seni dürtüyor
resim yapmak yasakmış gözünde dili var
şirk düşme sirke git dercesine
hadım ağasının çenesine vuruyor
odanın tek boyutlu şehveti
tam bir ucube macunu sürülüyor
başında anan bekliyor sanki
mavi melek elbisesinden tut çıkar
kaldır onu
dürtülerini pastel renklerde
soldurmuşlar o mu bu derken binlercesi
havvasını köle pazarında seçen ademin ardında
havasını alan adem şövalyesi
maskenin ardında bir tanrı var sanki
kırp kırp göz kanat kırp
yeşil kapının ardında
dişlerine bak diyor saçından önce
kılıcın kınında bahçeye kadar
iki sürahi bir kapı
ya yanlış seçim yaparsam diye korkan
cengaver cenk etmeden ölür
hem de bin kere alim olmak isteyenin
akıl kerhanesinde defter dürülür
sayfaların o uçları kıvrım yılları
karınca duası elinle kapattığın yerin altında
ölüme iksir aradığın yuva