Evini sürekli uçurumun köşesine taşıyan sen
Dalgalardan, heyelanlardan şikayet eden sen
Bir rüyadan çıkarken aklını kirleten el alem
Naci, acemice isteklerin kırkında kırılıyor
Olmak olmak demişsin Danimarka kıyısında
Fiyort almışsın zihnine, iki yakan bir değilken
Kuzey’in oğlu kanatlanır sen ah et düştükçe
Sahilde deniz kabuklarını çiğnerken ağzına
Kan revan ihtiraslarına yıkılmamış duvarlarına
Sür ıslanırken dalgalarla sen anca dalga geçerken
Eviriyon çeviriyon çaktırmadan çakılıyorsun
Başını bağlamışsın ağrıdan çıkamıyorsun karşı
Bir pencere kocaman bir ufuk yer dans ediyor
Ayağının altından kayan yıldız anbean sen
Naciye’ye şükret, gümüş köpüklerinde her akşam
Eve gelen düşüne, şükret parça parça bölünmeyen
Kendine has bir takım takıntıların gemilere
Yolculuklara inanıyor, fakat evin tam bir çelik
Yelek ve sen üşüdükçe vuruluyorsun kalbin delik
Deşik eşiğinde doğmamış çocuğun beşiğinde dört
Yöne ayrılmış yerli hikayeleri, kum taneleri
Savruluyor sen düştükçe küçük kuyunda baban el
Yapıyor gel ben ol, vaktin gözünü kapa dilinde
Evinde duruyorsun biblo gibi el gibi ağır mı ağır
Görsel: Wayne Thiebaud