Şiir olmadığını söylüyor. Çünkü çok insan duysun istiyor.
Şiiri hissetmek için ayda en az bin dolar gelir gerek. gelir gider. dolar boşalır.
Gerdeğe giremedikçe gergadanlaşan engerek, hepimiz ergen.
Buyuz, suyuz. İçiyorlar memelerinden.
Cennette bir nehir var ve Boğaziçi’nden geçiyor.
Şiiri anlamıyorlar çabuk gelsinler, boşalsınlar, bilsinler.
Minare dönsün dolaşsın, dikleşme, erkek egemen meme ucu.
Ahhh istiyorlar. İnleme. Kafalar yeter sanki….
Bir şey duyayım ve ağzım açık kalsın, aklımı çalıştırmayayım.
O zaman ağzına … yaparlar…
Güzel şeylerin hiçbiri şeyinden, Şeyhinden böyle değil.
Zamanı parçala, sür, macun o, bak saçların aklaşacak.
Sana kim yaklaşacak?
Tek bir adam gelsin, seni sürekli mutlu etsin, yok öyle şey Naci.
Eşcinselleri dövüyorlarmış, inananları bilmeden seviyorlarmış.
O da değişir. Gözü mor bir insan kalır.
Biz başörtüsünü de saçı da seviyorduk. Sınıfımda hepsi insandı.
Kim kırdı?
Dilim cop olsa da vursam her birinize. en çok da küçük kendime.
Tanrının umurunda değil belli… istersen elli, ister yüz, istersen boğul.
Allah bir kanat vermiş. Hiçbirimiz bulamıyoruz uçmadan.
İnancın atlayışı, Kierkegaard bahçesinde kalmış…
Madam, madem çikolatanız Madlen, biraz zevk verseniz.
Keyif gözünün yağı, kalbinin nasırı…
Sen hiçbir şey yapma, her şey sana gelsin…
Yok ya Naci? Ne ala, memleket…
görsel: “Ember Two” by Graham Dean