Kırmızı Ağacın Gölgesi

kırmızı ağacın gölgesi

sıkıştığın yuvan, dar gelen odaların

içinden çıkamadığın koridorların

dua pencereye sığmayan kolun

dinin çiçek döküyor

çiçek değil de sanki kardan örümcek

tevekkül cinsiyetsizliği

dalların arasından budaklanan

mavi arzunun ancak akşama yetişmesi

haydi kalk, kalk

evini elbise gibi giy ve gel

masanın üzerinde bir şey var

kızıl ağaçtan doğmayan

seni mutlu edecek keskinlikte

bileklerin parıldıyor  

çamur olmadan gümüşsün teninde

yeşil tüylerini sana uçsuz bucaksız otlak eden

tanrının sırtında ev hapsi

orman senin için değil

senin için orman

Ateşten Memleket

tutuştuğunu bilmeden yandığın için günüm aydınlanıyor diye

kimsenin ayak basmaya cesaret edemediği kıyıları düşlüyor

ölümün kuşların getirip götürdüğü bir mevsim olduğunu

odaya astığın tablonun içindeki ressamdan hınçla sanıyorsun

***

uzandığın divanda kimsenin aidiyet hissetmediği memlekete

dönüşen kelime ve rüyalardan bir insanı alev alev bıçaklıyor

her ahın bir dönüşü, haritada bir köşesi olduğunu unutup

kendi varlığını ancak acıların bastırdığı noktalarda buluyorsun

***

bir odada bin baykuş yetiştirince düşünceyle her tabutu

ıslak kuru alevli bantlı açık ve şehvetli her kutuyu açmaya

sırf sarışın olduğun için ışığın sen olduğunu yanmadığına

aldanıyor, uyanamadığın her gece bir çocuğunu yiyorsun

error: Content is protected !!