Insipid Life

the central plan, the plane of existence

walking, talking, driving

the “I” hosted a cat, a friend’s father’s funeral

the Friday and how academia turns into a black hole

while you roll into a mere machine part manifest of the paycheck

while the transcendentalist naively, childlike, ran after the

blue ball bouncing endlessly towards the streets

the street car named desire

to say the stars are not eternal, nothing is eternal

except for the moment you forget in gleaming eyes

like perfect mackerel essence, you do not exist except

you do not talk about, you do not daddy talk about

fight club called life

for the moment you become one with your cigar, sun, unfulfilled

desired photographs feigning peoples

faking unlikes, un-passions, and pullbacks

nature already stillborn, inside is there insipid hope?  

Image: Julia Soboleva

Nar Ekşisi ve Düşman

gel seni akşama everelim

karanlığını soy üstünden karı silkelenen tilki gibi

turuncu bir arzun kalsın, damla, leke

gündüzün hıncı çıksın, bir yabancı getir, bir düşman

aklı gölge ayakları geçmiş, yorgun nefreti

naftalin, güveler güveler ağzında

döne döne ışık, aşktan türemiş

kalbimiz ikiye yarılsın, elma gibi, nar gibi değil

nar yaramaz bize bıçağın kırmızısını bilemeyiz düşmansız

dağılınca sev gibimiz, beyaz suyumuz, gözlerin akına

ya bizden ya onlardan, ya alt dudağından

ya da daha alt dudağın

kopar getir, düşmanın sana zevk verecek ki

yaşamamanın bir manası iki ölümü olsun nar ekşisi

yıldızları içinde yakıyormuşsun kim silker

sen benim düşmanım ol yeter

Rigor Mortis

korkunun birçok adımı niyetlendirdiğini biliyoruz

açlığın soluğun kenarına yapıştığını

arzunun kasıkları maşa gibi kullandığı hayaline

tepe taklak olan düşünü ve giderek sertleşen

kaslarını ve ümitlerini ve imkanlarını

canavarla mecazi ve cinsiyetsiz sevişerek kırdığını

“rigor mortis” duyguların kırmızılı pübik döşeğinde biliyoruz

zevkle boğmak için İstanbul’un kadınlarını yanıp söndürdüğünü

tüm insanları mahalleme aşksızlık salgınıyla saldığını

isminle anılınca yokuşu çıkarken sırtımda gözlerin eridiğini

her adımla kendimi yedirdiğimi, terlediğin hayatın  

özün olduğu kara kısmının pembe yarığını sevdiğimi

adetini değiştiren ölümün gözlerinin yukarı baktığını

mavi kıçında dönen dolapların rahminde biliyoruz

Ajna

I would’ve believed you

if you only had poppies on your forehead

like Ajna

but not the red eyes

if you just had green sprouts

instead of the word-mouth

the lying mechanics

but not the red eyes

the gaze-stuck

deceives your penance

the black organic smear blurs the vision

guilt like

on your shoulders

but the eyes

the dark blossoms of the soul

belie you

 addicted, sickly yellow

a green line, just a counter you are

there’s no consciousness

under the sun that is

in the corner of your mind

feeding the poppies

the sweet slumber, soothing

if not for the red eyes

I would’ve believed

Balık

kucağında bir hazine buldun

can dedin, deniz dedin, aşk dedin

oysa kalbin var diye parıldıyor her şey

 ölüm bile

senden turuncu

ölüm bile yanıyor

bundan cesaret alacak sonbahar

birinin yüzü hep sana kanca çocuk

neden hep yitenleri tuttun?

yırtılan ağzında söyleyemediğin renkler

doğduğuna mı doğurduğuna inanacaksın?

sen tanrının o senin kızın

fazlası İsa

ellerin mi gönlün mü yanıyor balık bilmez

sevebildiğin her şey

parıldıyor

ciğerinde nefes ölüm, nefse ışık karışıyor

Görsel: “Kırmızı” Hei Shan

 

Üzüme

Koca bir ülkeyi yutmuşum

Ağzımın kuşu harap, tadımın bağ bozumu

Nar dereleri sessiz ağlarken kızıl

Başım dönüyor hep artık tek bir delikten gelen ışık

Çıldırtan çocukları yokluk çileden

Çıkarmış içimizden birileri hep ihanet ve

Artık düşler dağınık, yuvarlaklar var, güneş var

Kırk yıl geçmiş isimlerden nemli açıyor kapıyor

Kuruyor damarlarımda umudu

Yollar daralıyor, elimde bir adres, bulamadığım yer

Sırtımda gölgem, kalmadı istemek, ısırmak

Yer çekimi kabuklarımın arasında

Beni sığdırıyor tek üzüme

Adam ve Kadın ve Söylenemezler

Adam vardı kitap okudukça kadın

Olabildiğini düşünen kadın vardı

Okudukça adam olduğunu düşleyen

Olmadıkları şeylerin peşinden

Buluştukları mısrada babalarının

İlgisizliğini ve eril dilini ve sertliğini

Tokat gibi vuran kelimelerini ve bakışlarını

Nazi toplama kamplarına giden trenlerde

Çıplak oturmuş yaralı ruhlar misali kemirmeye

Benzeterek görülmek isteyen bulanık su içli ve içli

Şiirde her şeyi söylemezsin, bedeli olur

Adam ve Kadın

Senin acın hiçbir şey, seninki hiçbir şey esas,

Bir şey yok kitapta çok şey var ve haddimize değil

Acımıza kim kılıf örebilir, öpmeden yaralarımızı

Liderimizin ince bıyığı damın altındaki pembe ışıklı topa

Denk gelmeden kim gaz odalarına sürükleyebilir bizi?

Olmadığınız gibi olunuz

Görsel: Felice Casorati

Açık Yara

açık bir yarayı bekliyor

tuz mu merhem mi

parmaklarının ucunda getirebildiklerinden tekinsiz

biraz daha boynunu çevirebilse

biraz daha sevgiyle kavuşacak

damağını diş etlerini avucuna alabilse

gözünü gözüne değdirince

bir ani parlamayla

kıblesini bulacakmış

tanrının isimlerinden etiyle çalarak

doksan dokuz çerçeveden çıkarcasına

kalbinin sıkıştığı odaları ve baharı

ağzına alıp da ismini

süpürgeliklerde, eşiklerde, mobilya arkalarında

çizikler bırakıp yitmeden sıyrılacak gibi

izler, yarıklar, kırıklar

aşkın ve ölümün lisanında

kendini yaratıyor

yardan bin keyfilikle

görsel: Jen Mazza

Yıldızlar Çarpışsa

şöyle bir çarpışsak da yıldızlar dökülse

ölümden gayri etin harıyla kızıl çizgilerden

dünyalar dönse samanyolundan uzansak

sıkıca tutsam kolundan, diken diken sevişsek

irkilerek şairleri kafa göz yararcasına

dizelerinden vurdursak birbirine dilimizde

yalnız yapayalnız uzanarak

döndükçe dünya çarpışsak yıldızlar dökülse

taştan, çelikten günlüğüne girer gibi yazı

seviştirsek  savaştan, depremden, seçimden önce

soluklaşan benzimizde bize küçük ölümler

büyük kalpazanlık! anları sözcüklere

döndürerek satma çabası, bir dolanbazlık, bir yolsuzluk

su yolundan, Hak yolundan, gurbet yolundan

ıslak zamandan içimizde derelerce, uzuvlarca

şöyle bir çarpışsak da yalanlar dökülse

irkilen çıplak göz bebeklerimize batacak

doğumlar ışık ışık, öyle bir körlük ki

uyansak zevkle canlı isimleri haykırarak

sensiz bensiz tek bir patlama yüreğimizde

Görsel: Mark Gleason “Sleepless”

İçi Dışı Bir Çocuk

içinde bir çocuk saklıyorsun ve adamlar

almak istiyorlar elma yanaklar alma diyemiyorsun

cemaatleri var herkesin isimlerini

cübbelemişler

aşkı

ellemişler kara toprağı ve yoncaları

bulamamışlar altından

içinde bir çocuk aklı saklı kıskanç

kıskaçları var onların

yüzlerin

gözleri var baktıkça yengeçler

istiyorlar bin İsmail

kurban olmak için dizilmişler

senin tepen dönmüş kuyuya deniz

ters yüzün kara etrafın

bedenin, senin boşluğun doğurduğun

düşünce abanın altı çocuk ıslak ıslak

görsel: Luke Hillestad

Dear Devil

dear devil

this is a letter to you declaring or

rather daring to reveal that

there is so much evil in me that I feel ravished

and undone John Donne style

you Mr. Atomic 

I have to,

eyes have to see

need to identify the need to be me and you

possessions, Catholic clothes

capitalist and sexy and watery we

must create a gap

tell me if it is me or you who

objectifies the world into moments

people into things and things into people

tangible, irreversible yet destructible

men and man-moths

bugs and bugs me hard

tell me more about invasion, insertion

whose horns are these wailing and wailing

tell me if you rub my back, do I rub on you

and you, always reddish

with a cross on your forehead old man

feel a joyless alternative flesh-fight

a wrestle with God, the way I wrestle with myself

lustful, mind boggling and forgivingly simple

The Old Man in the Field Sky

in the middle of a field

in a bed not of roses

but of marigolds

an old man sleeps the sky

as he wakes mushy

the absence of sleep, palpitating

another life, another body

something blurry, something blue

beckons him

with no face, half a face

he mirrors in the yellow sky

the blue eyes that belonged to his father

and before to his father’s father

are now about to fade into grey 

pecked at by the birds of prey

every morning

he prays not to dye

for the world already breathes color

for the inhaling eye

Picture: Dalle-2 AI

error: Content is protected !!