Meşeler

Yüreğini elinde tutmak istediğini biliyorum Naci. Soymak istediğin onca gizemden biri, kendi canından kanından, durmak bilmeyen kızılcık şerbetinin sırrı çekilmeden.

Duvarların içeride mi dışarı da mı tuttuğunu yaftala, seni yalnız kılan zihnini gömecek bir yer bul. Kilden yaratıldığına inkar mürekkep yalamayı bırak.

Aniden uyanıyor musun? Bir irkilme, bir korku. Deden gibi bir koltuğa gönülden bağlı, buruş buruş ellerin ve yüzün, sevmek isteyip sevemediğin. Boşluk bükülür. Dedenin Ortaköy’den bulup getirdiği Belçikalı bir kızsın sen. Rastlaşmak isteyip de rızkının rastına meyledemeyen. Dilin önemi yok, rakı varken, dudakların hareketi koca bir dünya. Oku!

Yaşının döküldüğü bir orman var Naci. Oraya git. yaprakları savur, kelimelerin gibi… İki üç kez değil bin kez kaybetmenin, nazlı ellerine bak. Titremeye başlayan sen, dünyayı bulanıklaştıran harikulade bir ressamsın. Fırçan gözlerin meşeler, tuvalin zihninde kar yüzün, dallanıp budaklansın; Nisan en zalim aydır, gelmeden ez başını.

Kardeşin yok Naci. Ölüm geldiğinde. Bir dalın üzerinde tek kanatlı kuşlaşmış bile olabilirsin. Zar zor alıp verdiğin nefes, kalp kırmaya yetecek kadar kaldıysa zehrin, yaşıyorsun demektir.

Durgun su zehir üretir şairin dediği gibi cehennemi ve cenneti evlendiren o zihniyet… İçini her sabah her akşam ikiye ayırıp birleştiren, güneşini ayında dinlendir.

Haydi yiyorsa sen de bir çocuk yap. Yumuşacık ellerini nasırlandırırken toprağa karıştıracak seni, kahverengi gözlü, senden de sıradan olsun. Hayalleri senden de küçük ki senden delice ve ölümüne büyük olsun. Hücreleri yıldızlardan hor görme, hürmet eyle!

Naci sen artık ölçemiyorsun. Tartın şaşmış. Sus ve rakına su kat. O senin dünyanın sertliğine kalkışmasın. Pamuk gibisin pamuk, ıslanma ve unut, hep unut, kölelerin katrana bulanmış elleriyle kendi kırbacını tut.

Görsel: Roberto Ferri “Pietas”

 

Çok iyi çocuk sizi bekliyor...

error: Content is protected !!