Hayaletler

biz seni yanımıza alacağız beyaz elbiselerle

masumiyetini sardığın şiir defterlerinde

beyazın üzerindeki siyahlarda siyam kedileri

korkularını unuttuğun göz kapaklarınla seni çok

seveceğiz evin ahşap köşesinde, komodin çekmecesinde

mektubun içine senle gireceğiz geçmişin izni

ölü annenin dizi kıvrılmadan babanın avucunda

adını bize bırakırsan özür dilemeyeceğiz tüm

talihsizlik sonucu kendini çarşaflara saranların

ipek araları boynuna sıkışmadan gelip seni

ninenin buruş buruş ellerinden tekrar isteyeceğiz

görsel: James Ensor “The Intrigue”

Mavi Altın Kuş

mavi kazağının altında

gizlediğin göğün

kestane kargasıyım

gagaladığım kabuğun

bir umut bulutuna mahkûm

çiçeğin bahar

*

şairini seçtiğinde

içinde aydınlanan köşede

dize dizeye sevişmeye

utanmasaydın bu kadar keşke

ölüp ölüp dirilirken

altın dökülmekten

*

Görsel: Jonathan Mathiasen “Altın Şehir”

Dolapsız Aşk

ihtiraslarını kurutup kaldırdığın

çift göz dolabından çıkar artık.

bak ağacımız gıcırdıyor

çekmecelerimiz açık

bastırma korkunu sığ sulara  

çamura düşmeden, kirlenmeden

sevmek, sevişmek olmaz

*

naftalini dilinde döndürmeyi bırak

karar ver ellerinin rengine

içindeki yumağı oynadıkça açan

kedi kalbimi ağzıma getirme

ölüleri dirilten bu yünden son

başka bir sona bağlanmadan

soğuk mevsimin rüzgârı

*

ıslaklığını almadan

sönmesin bu şafağa ateşimiz

başka bedenlerde yıkama

yüreğinin kirini pasını

vuslatın kokusu sen

katlanıp üzerine uzandığım  

temiz çarşafların baharı sen

*

Görsel: Liu Xiaodong (1963) “Aşk”

Rilke Siyahı

bir şiir siyah giyiyorsun

ve seni Rilke’nin dilinden kurtarmak

için bedenini

unutuyorum ruhunu

tutuyor içim

bakınca

bir dünyaya iki beden çok

zarif ve utangaç aidiyet

yasakların yanında yatıyoruz

sarışınmış sarılmışız

bir film, bir romantik yalan

üzerimizde ışıkları

ve birbirimizden habersiz

bir 

yok olma

sessizce

odaların bizi

sıkıştıramadığı yerde

görsel:Henrik Aarestad Uldalen 

Gözlerin Beni Vur Onlara Verme

gözlerini açıp bana vermişsin

öyle patlıyor tabanca bebeklerin

onlara değil sayı

niyetin izi aklında sevişen kara kedi

gizlediğin zehir zemberek arzular

dönüyoruz kırmızı çeperinde

monologlar vajina

yıkamamış seni mağrur adam ben

gençliğini siyah kıyafetlerinle

tutmuşsun maskeleri bırakmak adetin değil

modernist şairlerin yatakları soğuk

eklemlerden kelimelerle dolu

seni atıp çıkarmış olta zihninde

kedi yedi kara saçların

bir cinayet işte gözlerini açık

bırakmış

denizler denizler kara

aldatmamış aklını almamış dersini

geçirmiş tırnaklarını deli

beni vur onlara verme

görsel: Aleksandra Waliszewska

Kuru Ateş

ateşi tutmak için beni kullanıyorsun

odamız yangın yeri

dilediğimiz gibi örtüşmek üzere

karanlığın dili dilimde

şeytanları bastırmak

gece çıkıp gitmeler camilere

adak adamalar bırakmalar

yüze tükürmeler linç etmeler

öpmeler içmeler

ne varsa kuruyor, içe dönüyor

sen tutuşunca

görsel: Denhol Berry “now-here”

Hocam

seni ben yetiştireceğim

ağzına soktuklarından

aklını karıştırdıklarımdan sorumluyum

“evet, hocam dünya dünya yayıldık”

bir oğlan diyordum ve dişin yerine

bir kardeşini seçtin

“o benim başkamdı, ben diğeriyim”

aldım onu, üzülme

ışığa yakın olduğunda uzuvların

tut içinde, yanıyorlarsa dön döndükçe

seni geçmişin hayaletlerinden ayıracak

makaslar verdim kağıtlarını bul

yüzünü sakladığın anan ve devletin yok

artık çıkar ağzındaki baklayı

ulaşamıyorum olmak istediğin yere

“iki tane yıldız buldum, dilim kuruyor”

ikisi de senin, benim uzandığım yerlerde

dutluklarda gök delenler var

içimiz kan ağlıyor dudaklarından

“hocam”

yok artık, yok korkusu, ağzınla sus

görsel: beetlebaine

Kapı Kulu Şahı

kapının iki yanını tut sıkı sıkı

senden akıllı, senden vahşi

pençeleri arada, büyümek 

yırtmak istiyor dehlizlerini

parçalamak teker teker

yeni can o girecek elbet

sıkıştır sıkıştırabilirsen

senin iki kelimene karşılık

üç ceset çıkarıyor kitaplardan

ağzıyla ağız olma

hayalinde ıslak ıslak kazandığın münakaşalar

akıp gidiyor

çünkü sen nerede yoksan o hep orada

o sarışın, sen esmer

sen esmer, o sarışın

beyaz saçlar buldukça yastıklarda

minber önlerinde, haç altlarında, saçaklarda

kutsal suyun süzgecinde

daha da hiddetle asıl

sendeki kapının örtemeyeceği

bir yara ki ölüm açıldıkça açılıyor

çarşaf gibi, yelkenli gibi

o gencecik oğlan kız oğlan tapıyor

devasa bir olasılık boşluğuna

sen inkar et

üç beş din çeperinde ruhani ve şiirsel

senin iki gecen ona bir gündüz

alma onu içeriye

zincirini dola kimliğine ve suyunu

çıkarana kadar sık

o başkası

o diğeri

kapının ağırlığını duysun

burada olmak için

neleri kurban ettiğini

kimleri kaşıdığını

bilsin yanıklarında

onu tuttukça mesafede

paslanmayacak

demirin tadı ağzına gelmeyecek

ve en az onun kadar mükemmel

mükemmel hissedeceksin

görsel: Enrico Robusti “Romeo & Juliet”

Mehmet Siyah Kalem

Mehmet Siyah Kalem’in cinlerini

içen susuz şeytanlarını

almış bir “nü kadın” etrafına

kedilere çevirmiş, “gülme ya”

yalnız yatağında gel diyor pati pati

kuru dere yataklarından

ormanlar yanarken

sigaramın ucundan yürü

dökülmeden 

hemen ağaç dikelim o yerlerine

çamlar mamlar, kim tutar yeşili

aynı odada pudra rengi

gel sıkış

pamukçuklarla söndür ateşimi

siyah topuklularıyla

baştan kara çıkar çinçinler

yanan inekler kimin uğrunda

sür real mi memle”cat”?

bir iktidarsız çiğnerken bizi

hülyalım, hülyalım

uçakların kalkmamış, hortumların fışkırmamış

sakin ölüm yüzünde is

kuruyor da kuruyor, çıt çıt

kara kalem acısında yanmış kaplumbağa

serçenin kanadında yangın bulutu

şuh bir kadın çağırıyor

inleye yana

insan canavarına yeni ölümler

görsel:Julia Soboleva 

Tek Dal

Seni tuttuğumda

Ölümü tutuyor gibi korkuyorum

Kara çarşafın bana

Vücudumuzu istemeyen bir tanrıyı

Anımsatıyor ve burkuluyorum

Parmağım damağına takılmış da

Dönmüş anamın acısı

Bir parçası içimde kalmış gibi

Tek dal diyardan

Kocaman parmaklardan

Mermer soğuğu yuvamızdan

Hüzün tutmadan gidemezmişiz gibi

Görsel: Edwin Dickinson: “Old Ben and Mrs Marks”

Manastırdaki Azize

tanrım, beni canavarlarımdan ayır

hayır diyemeyeceğim arzularımı

ıslat ve kurut ve ıslat ve kurut 

bitiştir ve görünmeyen derilerime dik

ters yüz olsun kocaman, kocaman açılsın

ellerim ifadem seni tutmak için

irileşmiş, nasırlaşmış düşüncelerle

manastırını aşka boğduğum vajinamın  

dişlerini rüyalarımda tek tek sök

beraber bir yatakta çiviler üzerinde

çok gözlü, çok çeneli, çok dilli

sevişirken göğü kırmızı düşleyen

yatağımın altındaki gölge benden koru

görsel: Eduardo Kingman “Dua Eden Kadın”

error: Content is protected !!